Stent
Ben içki içmeyen, yemekle pek arası olmayan, tavla, kâğıt vs. oynamayan, gece hayatını hiç sevmeyen, kadınlarla ilişkisi İpek tarafından yasaklanmış olan ve dolayısıyla da zevk sahibi olmayan biri olarak bilinirim. Bunların üstüne bir de dağlarda sefaleti yaşadığım için bir arkadaşım tarafından “MAO” olarak adlandırılan 28579958508 No.lu T.C. vatandaşı Ahmet Efendiyim.
Kolestrol irtifam yıllardır 350 (birimini bilmiyorum) civarında ama hiçbir kolestrol ilacı alamamaktayım, çünkü hepsi kanalizasyon çalışmalarımı (bağırsak spazmı, gaz, ishal, mide bulantısı) etkilemekte olup, bir tek hamile kalamamaktayım. Her yıl check-up yaptırırım. Dağ başında ölürsem o ağır cesedi dağdan indirmek bayağı zor olacağı ve bu durumda tırmanış arkadaşlarımın ahını alacağımı bildiğim için böyle bir yamukluk yapmak istememekteyim. Bu check-upların ertesinde sevgili doktorlar “ne geliyorsun buralara yaw, sende bir ..k yok, bir sıkıntın olursa gelirsin” dediler. Ama yemez tabiî ki. Ve son birkaç yıldır eforlu EKG yaptırtmaya başladım zorla. “Bomba gibisin, yaşıtlarına göre %40 daha iyisin, bir sıkıntın olursa gelirsin” demeye başladılar bu sefer de. Halbuki, nerdeeee, sıkıntımı bi de bana sorsalar ya. Neyse, “bi sıkıntın olursa gelirsin” diyorlar. İyi de bi sıkıntı olunca doktora gitmeye gerek kalmıyor ki, nerde tırak orda bırak vaziyetindesiniz demektir. Bu doktorlar çok komik insanlar vesselam. Neyse onları birbirlerine düşürerek ben önce eko, sonra da eforlu eko yaptırdım. Her birinde “sıkıntın olunca gelirsin” cevabı yetmedi tabi ve sevgili doktorların “aman ha sakın yaptırma, çok şua yersin” (şu şua denilen şeyi hayat boyu bulamadım. Bi bulsam öyle bir yiyeceğim ki) demelerine rağmen “Calcium Score Test” i yaptırdım. Bu testi yapan doktor da “bundan hiç şua mua yemezsin, en fazla bir uçak yolculuğunda aldığın kadar şua alırsın” demez mi. “Acaba burada araya ekonomik göstergeler mi karışıyor” demeye başladım kendi kendime. Gel de ötekilere inan şimdi. Sonuç 7. Yani kemiksizim. Bu arada aynı işi yaptıran başka bir arkadaşta score 600 çıkıyor ve kendisine hemen iki adet mi ne stent takılıyor. “Bi sıkıntı hissedersen gelirsin” tantanası devam. Israrla “bir anjio yapın, anlayalım” diyorum. “Sıkıntı hissedersen yaparız” diyorlar. Sanki insan mezarda sıkıntı hissedebilirmiş gibi. Ben de gidip görüntülü tomografi yaptırdım ve doktorları mosmor ettim. Kalp sol ana damar %70 tıkalı çıktı. “Git bi sıkıntı hissedersen gel” dediler yine. “Ulan sıkıntı hissetmezsem Fenerbahçeli olayım” dedim ve kendimi önce yedi bin metrelik Aconcagua’ya sonra da altı bin metrelik Huayna Potosi’ye vurdum, veeeeeeeee maalesef şu anda Fenerbahçeyi tutmaktayım)
En sonunda “Anjiocuya gittim” “Bana şu görüntülü zımbırtıyı getirmeseydin, hadi git, sıkıntın olunca gel derdim” dedi. “Ama bu durumda başıma iş açtın; tıp bilimini rezil ettin, sen manyak, obsessif, takıntılı, korkak, psikopat ve Fenerbahçeli nevrotik bir yaratıksın. Bu ahval-i şeraitte anjio yapalım, sonra karar veririz stent atıp takmayacağımıza” dedi. “Yani yapacaz ve bakacaz; beğenirsek birkaç gün sonra bi da anjio yapıp stent takacaz öyle mi” dedim. “He ya” dedi. “Git işine, sen anjiyoyu yap, ben seni yönlendiririm. Gerekirse stenti orda takarız. Hem benim bir arkadaşım var, toplama yerli stent yapıyor; çok ucuz, ben sana ondan bi tane alırım” dedim.
Neysem, beş gün sonra İpek’le gittik hastaneye. Genç bi doktor geldi “size anjio yapacaz” dedi. “Yok, biz terzi provasına gelmiştik” diyecektim ama bakarsın adam sinirlenir ve o sinirle benim damarımı filan deler. “Siz nasıl kabul buyurursanız muhterem” dedim. Neyse, biraz sonra bıyıklı bi adam geldi ve bana deli gömleği giydirdi ve tekerlekli sandalyeye oturttu. O ana kadar kendi kendime yürüme alışkanlığım kaybolmamış olan beni niye bu alete oturttuğunu sorduğum zaman “hastane politikası” dedi. Bunlar herhalde ortanın arkası görüşteler. Neyse gittik anjiohaneye. Bıyıklı bir adam gömleğimi parçalayarak çıkarttı. “Aha hemşerim şu yatağa hele bi uzan bakalım” dedi. Üstüme bir örtü örttü ve elini örtünün altına sokarak oralarımı buralarımı karıştırmaya başladı. Neyse uğraştı muğraştı bir şeyler geçirdi bi organıma. Ben bu arada örtüden dolayı ne olup bittiğini görememekteyim. Örtüyü açtı, uzun bir şey var orda. “Vay be” dedim “helal olsun adama. Ben hep buraya geleyim”. Sonra da dedi ki “işeyecen zaman buradan edecen kardaş, haberin ola”. Eskiden içeriye takılan sonda demode olmuş, şimdi doğum kontrolu için kullanılan ve etrafta bol bol reklamlarını gördüğümüz şeyi kullanıyorlar. Üstelik ilaveten ucunda bi de borusu var. Derken güzel bir hemşire geldi. “Üzerinizdeki örtüyü alacam” dedi. Demese ne fark edecekti ki o durumda, bişi annamadım. Neyse doktor geldi. Selamlaştık. “Şimdi size anjio yapacam” dedi. Halbuki ben pantolonun paçalarını düzeltecek sanmıştım. “Eksik olma doktor, Allah seni başımızdan eksik etmesin” dedim ben de. Önüme bir paravan çekti. “Ne o benden utanıyor musun” dedim. Meğerse kendisi şua almasın diyeymiş (bu sefer şuayı yemiyoruz da alıyoruz. Annadım ki yemek için önce almak lazımmış). Bana da anlattı. Kendisi bu işi devamlı yaptığı için şua almamalıymış, ama benim için mahzuru yokmuş; bir kere şua alırsam sadece daha yavaş ölürmüşüm. Neyse başladık. Mustafa ileri git, Erol sen ortala vs. demeye başladı. Hani bi de Hakan Şükür olsa gol atacaz ve 2008 e gitcez.
Ekrana bakıyorum, bana göre damarların hepsi tıkalı. Doktora talimat vermeye başladım, sağ yap, sol yap diye. En sonunda döndü bana “Damar %70 tıkalı, Belediyeden kuka çağırmak gerekiyor ama istersen stent de koyabiliriz, napalım” dedi. Acaba ne dememi bekliyordu? “Bu gece Bosna-Hersek maçında Hamit’in yerine Arda’yı oynat” filan mı? “OK” dedim. “Yakınlarınıza haber vereyim” dedi ve dışarı çıktı. Biraz sonra geri geldi “dışarıda kimse yok” dedi. “Maça gitmişlerdir” dedim. Sanki dışarıdaki insanlardan ben mesulüm. “Bizim hanım vardı, çay saati gelmiştir onun” dedim. Günün belli saatlerinde çay içmezlerse ilahların kızacağını düşünürler de kendileri. Biliyorsunuz böyle hastane filan durumlarında yüce Türk milleti ailece gelip, getirdikleri dolmaları, börekleri, köfteleri açıp yiyerekten dışarıda bekledikleri için doktorcuk sukut-u hayale uğramıştı. Bu arada muhasebede “üç yüz dolara da stent var, üç bin dolara da stent var” dedikleri için “aman doktor bana en kralını, süper 97 tak” dedim. Neyse stenti taktı. Bir bıyıklı zat beni yatakla beraber odaya geri götürdü. Bi uyku bi uyku. Sonunda İpeği kovaladım eve. Biraz sonra biri geldi “yemeğin geldi Bey Abicim” dedi ve tepsiyi tekerlekli yemek masasının üstüne koydu ve gitti. Bizim yemek yarım saat filan orada durdu. Benim rol gereği bacağımı oynatmamam lazım. Kımıldanamıyorum hesapta. Sonunda zile bastım, hemşire geldi. Öyle bir “ne var” dedi ki, iyi ki yemek yemiyordum, korkudan boğazıma kaçardı valla. “Yemeğim orda duruyor da” dedim. Masayı tuttu, masaya baktı baktı ve “şimdi birini çağırırım” dedi ve gitti. Anlaşılan toplu sözleşmeye göre hemşireler yemek masasını hastanın yatağına yanaştıramıyor. On beş dakika sonra bıyıklı başka bir adam geldi “abi yawww, senin yemek gelmiş besbellim” dedi ve yemeğe kavuştum. Ve gece genelev gibi geçti. Giren çıkan belli diil. Tek hatırladıım sakalı uzamış ve bıyıklı daha da başka bir vatandaşın “abi sen nerelisin, bak ben buradayım, bişi istersen haber ver” deyip; iki de bir gelip beni uyandırıp, iş yapıyormuş gibi görünmek için oramı buramı silmesiyle sabahladık. En sonunda “al şu bahşişi, bana bi da dokunma” dedim.
Neyse sabah oldu, doktor geldi “öğlen çıkarsın” dedi. Öğlen İpek beni çıkarmaya geldi. Ne gelen var ne de giden. Sonunda işi olduğu için İpek gitti. Ben de giyinik bir vaziyette epey bekledikten sonra “haydi gidebilirsin” dediler. Ben de sırt çantamı alıp odadan çıktım. Yeni bir bıyıklı yanaştı yanıma ve hayretle “yalnız mı çıkıyorsun abi” dedi. Genelde sayıları en az sekiz olan dolmacı ve köftecileri kastediyor anlaşılan. “Yok olur mu yawww, yalnız filan dilim, kasığımda bi tel, kalbimde de bir demir var dedim” “Dur abi yardım edeyim” dedi ve beni kavga gürültü zorla tekerlekli sandalyeye oturttu. “Yaww al şu bahşişi peşinen, ben çıkarım” dedim sonunda.
Neyse, taksiye bindim ve “güzel abim geçmiş olsun, bi durum mu var” dedi şöför. Adama şimdi stent mitent anlatmaya kalksam bişi anlamayacak muhtemelen. Ben “şizofrenim” dedim. “O ne ola ki abim” dedi. “Ben saldırganım, sükünet olmam için iğne vurdular” dedim. Adam bi gazladı, sessizlik içinde beş dakikada eve geldik.